Diyarbakır’ın Kültürü
Diyarbakır, çok sayıda uygarlığın izlerini taşıyan, zengin tarihi ve kültürel birikimi ile medeniyetlerin
Yerleşim alanı ve merkezi olmuştur. Bu sayede bir tarih ve kültür merkezi olma özelliğini her zaman
Koruyabilmeyi başarmıştır. Diyarbakır’da sırasıyla Hurriler, Mitanniler, Hititler, Asurlar, Medler, Persler,
Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular, Osmanlılar ve Selçuklular gibi büyük devletler hüküm
Sürmüştür. Hurriler’den başlayarak Osmanlılara kadar uzanan yoğun bir tarihi geçmişi olan Diyarbakır’da
Yaşayan medeniyetler, dönemlerine ait izlerle kenti ölümsüzleştirmişlerdir. Diyarbakır, el sanatları ve sivil
mimari özellikleriyle de tarihi zenginliklerini geleceğe taşımaktadır.
Edebiyat, Müzik
Şevket Beysanoğlu’nun “Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları” kitabında 668 fikir ve sanat adamı yer
almaktadır. Bunlardan 28’i şair, 171’i yazar, 193’u bilim adamı; 46’sı ise hattat, ressam ve bestekardır.
Bunlardan 62’si Diyarbakır’ın El sanatları Örnekleri Osmanlı döneminden önce, 246’sı Osmanlı ve
Cumhuriyet döneminde yaşamışlardır. Yazdıkları eserlerin toplamı 2000’i bulmaktadır. Diyarbakır’da
halk edebiyatı denince akla hemen dengbejler gelir. Dengbej, “halk ozanı” ve “hikaye anlatan”
anlamında kullanılmaktadır. Dengbejler, yöre yöre gezerek, efsaneleri, destanları anlatır, hayatlarını
bu şekilde kazanırlar. Kaval veya sazla gezen dengbejler, gittikleri yerlerin türkü ve destanlarını da
yeniden derleyip geliştirirler. Bu kültürü koruma yönünde birçok çalışma yapılmaktadır.
El Sanatları
Diyarbakır’ın geleneksel el sanatları içerisinde kuyumculuk, ipekçilik, bakırcılık önde gelmektedir.
Şehrin el sanatları, 19. yüzyılın sonuna kadar çok ileri bir düzeyde idi. Eskisi kadar olmamakla birlikte
günümüzde önemini koruyan bu el sanatlarında hasır bilezik, kişniş gerdanlık, gümüş işlemeli nalın
ve çekmeceler Diyarbakır kuyumcularının beğenilen ürünleri arasındadır. İpek börekçiliği ise Merkez,
Kulp, Silvan, Lice ilçelerinde yapılmakta, ipekli kumaşlar, mendiller ve puşular üretilmektedir.
Çömlekçilik, saraçlık, Keçecilik, kilim, sicim, heybe dokumacılığı, işlemeli peşkir, peştamal ve halı dokumacılığı
Diyarbakır’ın diğer el sanatı ürünlerini oluşturur.
Kuyumculuk
Diyarbakır’ın en önemli el sanatlarından birisi kuşkusuz kuyumculuktur. Hala eski tip üretimini
sürdüren ailelerden işlenmiş ayna, gulabdan, nalin, ziynet, takunya, hasır bilezik ve gerdan başta
olmak üzere takılarını korumak icin “pestahtah” adı verilen gümüş işlemeli sandıklar bulabilirsiniz.
Kuyumculuk sanatının en büyük ismi 940 yılında bolgede doğan Ahmet Çelebi’dir. Ahmet Çelebi’nin
yaptığı altın, gümüş ve mücevherata ilişkin ürünler oldukça ilgi görüyordu. Günümüzde kuyumculuk,
Diyarbakır’ın en önemli sektörlerinden biri olmaya devam etmektedir. Ancak altın işçiliği yapan
atölye sayısı oldukça azalmıştır. Konya’da Mevlana Türbesi’nin ikinci kapısı, Bağdat’taki İmam-ı Azam
Türbesinin nefis altın ve gümüş işlemeli kapısı, avize, şamdan ve kandilleri Diyarbakır’da yapılmıştır.
İpekçilik
19. yüzyılda kırmızı kok boya ile boyanmış Diyarbakır ipliği Avrupa’da unluydu. Diyarbakır, ipek ve
pamuk üretimi acısından önemini 19. yüzyıla kadar devam ettirmiştir. Özellikle Kulp, Silvan ve Lice ilçelerinde
ipekçilik yaygındı. Yöre kilim, sicim, heybe dokuma özellikleriyle dikkat çekicidir. Silvan’da dokumacılık
hala eski önemini sürdürmektedir. Özellikle dağ köylerinde yedi renkten oluşan desenli ve
halk arasında “yemeni” olarak bilinen kilimler, çantalar, seccadeler üretilmektedir. Keçi kılında “kon”
denilen siyah çadırlar, kilimler ve kaim ipler dokunmaktadır. İlçede halıcılık, battaniyecilik, rengarenk
kazaklar, çoraplar,
Bakırcılık
Alüminyum ve plastiğin yaygınlaşmasıyla birlikte bakır önemini eskiye oranla yitirmiştir. Ancak son
dönemlerde bakır ile yapılan urun çeşitliliğinin artması, sus ve kullanım eşyası olarak farklı şekillerde
sunulması bakıra ilgiyi tekrardan artırmıştır.
Kaşık, şekerlik, semaver, sigaralık ,biblo, tabak, tepsi gibi sus eşyalarının üretimi sürmektedir.
Çinicilik
Diyarbakır’daki önemli geleneksel sanatlar arasındadır. Yöredeki köşk, konak ve camilerin çinilerinin
çoğu Diyarbakır’da üretilmiştir. İznik ve klasik Osmanlı çiniciliğinin genel özelliklerini taşısa da yöresel
motiflerde farklılık görülmektedir. Cini fırınları; Fatih Paşa ile Nasuh Paşa Camileri arasında, Zincirkıran
Türbesi civarında bulunmaktaydı. Ayrıca Lice ve diğer bölgelerde de seramik ve cini yapılmaktaydı.
Günümüzde birkaç atölyede cini üretimi yapılmaktadır.