image

Anadolu’nun en eski camilerinden olan Ulu Cami, şehirde bulunan tarihi camiler içinde en büyük ve en ünlü yapı topluluğudur. Yapı 639 yılında Hz. Ömer Döneminde şehrin merkezindeki en büyük mabed olan Mar Toma Kilisesi’nin camiye dönüştürülmesi ile meydana gelmiştir. Erken İslam döneminin 751 yılına tarihlenen ünlü Şam Emeviye Cami’nin Anadolu’ya yansıması olarak yorumlanan Diyarbakır Ulu cami, İslam âleminin 5. Harem-i Şerifi olarak kabul edilmektedir. Farklı dönemlerde inşa edilen yapılarla bir yapı topluluğu halini alan Ulu Cami, doğu batı doğrultusunda dikdörtgen bir alanı kaplamaktadır.

Anadolu’nun en eski camilerinden olan Ulu Cami birçok seyyahın eserlerine de konu olmuştur. 1061 yılında şehre gelen Nasr-ı Hüsrev gördüğü Ulu Cami’nin heybeti karşısında şaşkınlığa düşerek caminin kara taştan yapıldığını, içinde iki yüz küsur taş direk olduğunu, direklerin üstüne hepsi taştan olmak üzere kemerler yapıldığından bahsetmektedir.

Tarihin her döneminde ibadet merkezi olarak kullanılan tarihi Ulu Cami, Diyarbakır’daki en büyük yapılar topluluğudur. Ulu Cami, iki cami (Hanefiler ve Şafiler Bölümü), iki medrese (Mesudiye ve Zinciriye), doğu ve batı maksureleri, minare ve abdesthane kısımlarından oluşmakta ve bütün bu yapı topluluğunun ortasında büyük dikdörtgen bir avlu bulunmaktadır. Camiye giriş üç ayrı yerden sağlanır. Doğuda yer alan ana giriş kapısının iki köşesinde aslanla boğa mücadelesini simgeleyen ve simetrik olarak işlenmiş kabartma iki figür bulunmaktadır. İki hayvanın mücadelesini konu alan ana giriş kapısı oldukça geniş açıklıklı bir kemer şeklinde avluya açılmaktadır. TAÇ KAPI Üç girişi bulunan caminin doğu tarafında yer alan Taç Kapı, oldukça geniş açıklıklı bir kemer şeklinde avluya açılmaktadır. ULU CAMİ dikdörtgen planlı camideki sütunların çokluğu da dikkat çekmektedir. Taç Kapı’nın iki köşesinde aslanla boğa mücadelesini simgeleyen, simetrik olarak işlenmiş kabartma figürler bulunmaktadır. MESUDİYE MEDRESESİ Artuklular döneminde inşa edilmiştir. ŞAFİLER BÖLÜMÜ 1528 yılında Antak Beyi Ahmet Zırki tarafından yapılmıştır. Batı taraftaki kapı ise batı maksuresi ile Hanefiler bölümünün köşesinde bulunmaktadır. Bu kapıdan dar bir sokakla Zinciriye Medresesine ulaşılmaktadır. Avlunun batısındaki iki katlı revaklı bölüm 1117 ve 1124 yıllarında Ebu Mansur İlaldı tarafından yaptırılarak ana yapıya eklenmiştir. KUZEY KAPISI İkinci derecede kullanılan kuzey kapısından avluya uzunca bir aralık ile ulaşılır. Bu geçidin çevresi Mesudiye Medresesi, Şafiler bölümü ve abdestlik ile çevrilmiş ve daraltılmıştır. Hanefiler Bölümü Doğudan, kuzeyden ve batıdan üç girişle geçiş sağlanan dikdörtgen avlunun güneyinde asıl cami mekânı olan Hanefiler bölümü yer alır. Hanefiler Bölümü doğu batı doğrultusunda mihraba paralel üç sahınlı bir plan tipine sahiptir. Dikdörtgen planın tam ortasında kubbeli mekân bulunur. Kubbede görülen 1712 tarihli yoğun kalem işleri görülmeye değerdir. Yapının güney ekseninde dışa taşkın bir mihrap bulunmaktadır. Minber, mihraba göre daha sade yapılmıştır. Şafiiler Bölümü Yapının kuzeyinde batı maksuresine bitişik inşa edilen Şafiiler kısmı yer alır. Bu bölümün inşası 12. yüzyılda İnaloğulları Dönemine tekabül etmektedir. Enine dikdörtgen plan tipine sahip olan Şafiiler kısmı Kanuni Sultan Süleyman Döneminde Atak Beyi Emir Ahmet Zırki tarafından onarılmıştır. Mihraba paralel uzanan sahınlardan oluşan enine dikdörtgen plan tipine sahiptir. Hanefiler Bölümüne göre oldukça küçüktür. Doğu Maksuresi Avlunun doğu kısmında yer alan doğu maksuresi kitabesinden anlaşıldığı üzere İnaloğulu Mahmut ve veziri Nisanoğlu Ali döneminde 1163 – 1164 yıllarında inşa edilmiştir. Üst katı Osmanlı Döneminde kütüphane amaçlı kullanılarak külliyenin sadece ibadet amaçlı değil ilim ve irfan yuvası olduğu da vurgulanmıştır. Doğu revakının her iki katındaki sütunlar olağanüstü güzellikteki nakışlarla bezeli korint düzenindeki başlıklara sahiptir. Batı Maksuresi Avlunun batı kısmında iki katlı revaklı batı maksuresi bulunmaktadır. Kitabelerden anlaşıldığı üzere alt katı İnaloğlu Ebu Mansur İlaldı tarafından 1117’de, üst katı ise 1124 yılında yaptırılmıştır. Batı cephesinde görülen kitabeler ve silmeler abidevi bir görüntü vermektedir. İkinci katındaki revaklarda birbirinden farklı kemerler görülür. Batı maksuresi; geç antik Bizans yapı elemanları ile İslam motiflerini başarılı bir biçimde birleştiren iki katlı bir abidedir. Güneş Saati Tarihi Güneş Saati Şafiler Bölümü ile Mesudiye Medresesi’ne açılan kapı arasında yer alır.

Güneş saati bir metre kadar yükseklikteki yuvarlak bir mermer üzerine yerleştirilen metal parçasının, güneşin hareketiyle birlikte çevresinde dönen gölge marifetiyle zamanı göstermektedir. Sibernetiğin babası olarak kabul edilen ünlü bilgin El-Cezeri’nin yaptığı güneş saati Diyarbakır’a gelen yerli ve yabancı turistlerin ilgi olmaya devam etmektedir.

image